Kalbime Fısılda - Dilek Taygun | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Kalbime Fısılda
Seri Sıralaması: -
Yazar: Dilek Taygun
Yayınevi: Mortena Yayınları
Baskı Yılı: 2016
Sayfa Sayısı: 498
Kitaba Puanım: 3,5 - 4/5

Bir kalp ikinci kez aşık olabilir miydi?

Kalbini aşka, sevgiye, mutluluğa, en önemlisi de yaşamaya kapatmış bir adam ve kendi mazbut dünyasından bir anda alınarak, ışıltılı bir hayata mahkûm edilen gen bir kadın.

Dıştan peri masallarına özendiren, gerçekte ise nefretle bezenmiş bir hayat…

Ömer Atay, yıllar önce kalbini aşka dair her şeye kapatmıştı. Sevgi, aşk, mutluluk gibi duygular onun için birer basit kelime halini alırken, sadece iş odaklı yaşamından ve süre gelen hayatından oldukça memnun bir adamdı. Ta ki dedesinin ani ölümü ile kendini bir anda istemediği bir evliliğin içinde bulana kadar. 

Buket Say, kendi halinde yaşayan sessiz, sakin bir genç kızdı. Hayat onun için ailesinden ve sakinlikten ibaretti. Bir gün, evine gelen iki adamla tüm hayatı bir anda değişmiş, kendini ait olmadığı bir evde ve ait olmadığı bir toplumun içinde bulmuştu. 

Bir adamın güç ve sevgi arasındaki bocalayışı…

Bir kadının gurur ve sevgi arasındaki imtihanı…

İki gönülde filizlenen sevgi... Gurur ve gücü yok etmeye yeter miydi?
(Tanıtım Bülteninden)

“Ummadıkları bir anda kaderleri birbirine bağlanan iki inatçı kalbin hikâyesi bu. Ömer ile Buket, zorlu bir süreçten geçerken kananan aşk olacaktı.”

Bu cümleyi kurduğum zaman ikilemde kalmıştım, ilk hikayeyi okuduğumda. Şimdi bu satırları yazarken de hala aynı ikilem içerisindeyim. Ömer Atay rastlanılmayan türde zor bir adam, keza Buket Say da öyle. İki inatçı ve zor karakterin barındığı bir kitap Kalbime Fısılda.
Hangisine en çok kızdım ve sinir oldum ya da hak verdim diye bir soru yöneltsem kendime, eşit miktarda ikisi de beni çıldırttı. İçime dokunan, gözümü dolduran, bazen de gaza getirip “yürü bee!” diye sayıkladığım bu kitap sakın seyrinin aksine okuyanı duygu fırtınasına sokuyor.

Türkiye'nin sayılı zenginlerinden biri, başarılı, hırslı, sabit fikirli iş adamı Ömer... Ah, unutmadan kendisi yakışıklıdır da. Ömer daha çok güç, daha çok saygınlık ve daha çok zenginlik ister. Bunun için yapması gereken tek bir şey vardır; dedesinden kalan mirasa sahip olmak için vasiyetinde yazan kendi için seçtiği kadınla evlenmek. Daha önce bir kez bile olsa görmediği, tanımadığı kadınla evlenmesi gerekir.
Buket, kendi dünyasında kendine çizdiği sınırlarında huzurlu ve sakin yaşamında mutludur. Anne ve babasıyla kendilerine ait olan çiftlikte yaşıyordu. Bir gün, yeşil gözleriyle bir adam geldi, kararlı kendinden emin, sonrasında kendini derin bir girdabın içinde, yeşil gözlü adamı şeytan bilerek yine kendi söylemiyle cehenneme mahkum oldu. Ömer ATAY ile evlenmesi gerekiyordu, aksi takdirde ailesi için zor günler gelecek, babası hapse girecekti... Huzur bulduğu küçük çiftlikleri de ellerinden alınacakt. Buket'e ise zorlu bir soru ve verilmesi gereken bir cevap kalmıştı. Kalbi olmayan bir adamı sevmek zordu; kalbi olmayan bir adamla yaşamak daha zordu.

Kitap genelinde ikilinin birbirlerini ne denli zorlamasına şahitlik ettik. Üzüntülerini acı çekmelerinden ve birbirlerine nefret kusmalarına. Ömer’e karşı ne hissetsem elimde patlıyor. Kitabın ortalarına doğru nefret ettim yalan yok, ilerleyen sayfalarda keskin bir dönüş yaparak aşık bir adam olarak karşıma çıkınca en az Buket kadar şaşkın ve bocalama yaşadım. Hala da ne hissetmem gerektiğini bilemediğim, bir karakter.

Ömer, gençlik yıllarında yediği kazığın acısını fazlasıyla Buket'ten çıkardı. Ve o anlarda onu boğmak istedim. Kızı her üzdüğü, canını yaktığı o anlarda ben de onun canını yakmak istedim. Buket'in susması beni de zıvanadan çıkardı. İçindekileri kusmasını, Ömer'in canını yakmasını istemedim değil. 
Dilek Taygun'nun bu basılı üçüncü romanı, kendine has bir üslubu yormayan anlatımı var. Kitap kurgusu tahmine açık olsa da sizde hissettirdikleri tahmin edilemez hisler. Kitabın kapağı, iç tasarımı, baskısı büyük emek taşıyor. Beğenimi kazandığını söylemem gerek. Emeği geçen herkesin eline sağlık.

0 comments:

Yorum Gönder