Ecem Altınok - Beyaza Tutsak || Kitap Yorumu

Yazar: Ecem Altınok
Yayınevi: Olimpos Yayınları
Sayfa: 320
Yıl: 2015
Kitaba Puanım: 4
Hazan ve Hakan...

Hayatın acımasız pençesine takılmış iki kardeş.... Et ve tırnak gibiydi ikisi. Birbirlerinden bir an olsun ayrılmazlardı. Ancak zamanla, büyüdükçe araya bambaşka bir engel girdi: Uyuşturucu... Bu beyaz illet kardeşinin ruhunu esir alırken hiçbir şey gelmiyordu elinden Hazan'ın. Gün geçtikçe ismi siliniyordu bu yaşamdan.

Ancak Hakan'ın başına gelenlerden sonra tekrardan yazdı baş harflerini inadına hayata. Fedakârlık kalbinde gün geçtikçe köpürdü, yerini yasak duygulara bıraktı. Araf'tayken Cennet'te, Cennet'teyken Cehennem'de buluverdi kendini. Ve bunun sebebi, kaybolduğu o safir mavisi gözlerin sahibiydi... Hazan kardeşini kurtarmak için girdiği bu yolda hiç beklemediği duygularla karşılaşıp geçmişindeki acıları başkasının karanlığında silebilecek miydi? Bu amansız oyunda beyaz siyaha mı bulana-caktı? Yoksa siyah beyazla mı buluşacaktı? Peki, beyazın yanında siyaha yer var mıydı?
(Tanıtım Bülteninden)



“Onu içeri alın.”

Kitabın heyecanına kuşkusuz bu cümleden sonra adım atıyorduk açılan aralıktan geçerken. Ecem Altınok’un bize yarattığı dünyada hem merak hem heyecenla sarıp sarmalanıyorduk.
Yazarın ilk kitabı, ama okuduğum ilk kurgusu değil. Ecem’i daha önceden beri tanıyordum ben. Kaba taslak iki ya da üç senelik bir mazimiz bile vardır. Amatör halini hatırlarım ve kat ettiği yollar o kadar fazla ki yazımındaki değişim bunun göstergesi.
Ha, tanıyor oluşum kitabı ve kalemini eleştirmeyeceğim anlamına gelmez. Aksine daha didikleyip eleştireceğim ki varsa hatalarını telafi edecek bir sonraki kitabında kendini toparlayacak.

Gel gelelim kitaba. Ecem’in ilk kitabı. Taze kan diye tabir edilen yeni bir kalem edebiyat dünyasında. Kitap kapağında yaşanan ufak tutarsızlık sonrası şimdiki kapak hem kitabın konusuna hem de ismine uyan bir kapak olmuş. Beni kendine çeken ‘Beyaza Tutsak’ ismi, kapaktaki piyano ve inci kolyeydi. Vuruldum adeta. Ama tabi adamın ve kadının resminde titrfşimler olmuş olduysa da nazar boncuğuydu kitaba. Dediğim gibi kapağa vu-rul-dum!
Konusu sıkmıyor insanı, anlatımı da gayet akıcı. Zaten birinci tekil şahıstan anlatılıyor olaylar ve sıkılmadan okutuyor kendini. İlk denemelerini okuyan biri için yazımındaki iyileşmeyi fark etmemek imkansız. Daha da ustalaşacak ve daha iyi yazacak buna inancım da güvenim de tam.
Kitapta konu itibariyle ya da anlatımda yetersiz olduğu, havada kalan yerlerin olduğu yerler vardı. Sanırım editöryal düzenlemede az da olsa, gözden kaçan detaylarmış. Olsun telafisi olan şeyler bunlar. Daha titiz bir çalışmayla sonraki baskılarda halledilir :) Hem bu haliyle bile özgün bir anlatıma ve yazıma sahip, varsın hatalar olsun :)
Hazan güçlü bir karakter, kardeşi için yapamayacağı şey yok. Yani, onu kurtarmak için elinden gelen gelmeyen her şeyi yapabilecek cesarette. Aral ile tanışıklığı da bundan sebep. Hakan uyuşturucu batağında bir adam, Aral ise satıcıgillerden. Hazan ise süper kahraman, hepsini dövüyor... Şaka şaka, dövdüğü yer yok. Gerçi tavrıyla ve laflarıyla o etkinin çeyreğini yaşatmaya çabaladı diyebilirim ama başarılı oldu mu? Orası muamma işte. Hakan’ın tedavi olmamaktaki kararıyla gidip Aral’dan uyuşturucu temin etmesi olayına az buçuk hoşnut kalmadım. Yani daha fazla direnebilir, şeytan olarak gördüğü Aral ile anlaşmaya oturmayabilirdi. Tabi görüş ve hayal etme farkıyla yazarın kendi kaleminin büyüsüyle konu çok ilginç bir yere gitti. Bir anlaşmanın sonunun böylesi bir mutlu sona getirebileceğini beklemiyor insan.
Kitap 318 sayfa ile bitti. Birçok sahnede, ‘yazar az daha uzatmış olsaydı ya burayı, daha oturmazmıydı, daha güzel olmaydıydı,’ dediğim yerler oldu. Üç aşağı beş yukarı, bir yüz sayfa daha yazılmış olsaydı daha derlenip toparlanarak oturmazmıydı olaylar, diye düşünmüyor değilim. Örnek vermem gerekirse, Bulut olayı gibi. Hızlı geçilip oldu bittiye getirilmiş sahnelerden. Daha üzerinde durulması gerekirdi diyebilirim.

Kitap güzeldi. Kardeş ilişkisini öyle güzel yansıtmıştı ki gözlerimin dolduğu çok yer oldu. Kardeşi için yaptıkları, az. Ben Hazan’ın yerinde olsaydım, ateşlere bile yürürdüm kardeşim için. Sonuçta o senin canın.

Uzun lafın kısası, kitabı beğendim. Açıp açıp, tekrar, tekrar, tekrar ve tekrar okuyacağım. Konusuyla, anlatımıyla ve yazımıyla benzersiz. Özgün olmuş olması artı puan.
Tavsiyemdir, okuyun. En azından bir şans verin. Emin olun ki o şansı sonuna kadar hak ediyor.



2 comments:

  1. Konusu o kadar farklı ki.Merakla okumayı bekliyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. okumanızı şiddetle tavsiye ederim :) gerçekten güzel bir kitap :D seveceğinize de eminim :) Şimdiden keyifli okumalar :*

      Sil