Kadınımın Şarkısı - Eda Tuzcalı || Okuma Etkinliği 'YORUM'







 Kitabın Yazar: Eda Tuzcalı 
Yayınevi: Dokuz Yayınları
Sayfa Sayısı: 518
Yayın Yılı: 2015










“Eğer aşk cevapsa o halde soru neydi?” diye başlıyor aslında serüven. Yazarın bize söylediği ve söyleyecekleri bir dolu sandık.

Yazarın ikinci kitabıdır Kadınımın Şarkısı. Daha önce de Seni Sevdiğimi Söylemek İçin Aramıştım kitabı çıkmış, birçok okurun beğenisini kazanmıştı. Anlatımı, kalemi kendine has olan yazarlardandır Eda Tuzcalı.

Gel gelelim kitaba.Kitapta kızdığım noktalar oldu, hatta ‘yok artık ya’ diye ciyakladığım çok yer oldu. Güldüm de, duygulandım da. Her duyguya dalıp dalıp çıktım. Ama en çok kızdım. Dünyaca ünlü ve vurgun olduğum dövmelere sahip Rock yıldızı Robert Peters, gizemli bir hatunla yolları kesişir. Bu hatun gizemlidir, güzeldir ve aynı zamanda da duygularını saklamakta çok ustadır. Bizim çapkın star bu gizemli hatuna vurulur da bu hatunun güven sorunu vardır.Kitabın içine dalıp tamamını anlatmayacağım. Çünkü o zaman yorum yapmış olmam. Kitabı özetlerim. İpucu vermeden üstün körü anlatmam gerekirse, Sea tiyatro aşığı bir oyuncu. Aynı zamanda birkaç kişi ile sahne alıp şarkı söylemiş. Sesi de gerçekten güzel. Zaten bu özelliği sayesinde Robert ile karşılaşıyor.

Robert’in kendisine sahnede eşlik edecek birine ihtiyacı var. O ‘biri’ gerçekten iyi olmalı ki bizimkiyle enerjileri uysun. Şans işte, Sea tam  o ‘biri’ yani mükemmel.Robert’in Sea seçeneği kesinleşmesiyle kadını araştırır. İlk kez gördüğü zaman der bu kadında var bir şey, belki dili söylememiştir ama ben yüreğinden duydum.
Ve böylelikle macera başlar...


Kitap güzeldi. Anlatımı akıcı, sıkmadan ilerleyen bir kitap. Karakterlerin kendilerine has havası vardı. Özellikle yıldızımın bir türlü barışmadığı Sea... Tamam, gerçek biri olabilir -teşekkür kısmındaki Sinem ablaya selamlar- ama bu kitapta sevemedim. Böyle kendine çok güvenen tavrı, bilmişlik taslaması, her şeyde ‘hey, ben üstünüm dostum’ ayağında dolanması beni deli etti. Kadının dişli olmasını severim ki Sea da öyle. Tuttuğunu koparıyor. Ah tamam, tamam, kıskandım. KISKANDIM! Ne var, Rob gibi bir adam ondayken ben bu hatuna çamur atmayayım mı? Yok öyle bir dünya.
Robert’in de fena halde faka bastığı kısımları oldu ve çabalamalarını, sürünmesini okurken hak etti dedm ama, Sea da hiç masum değildi. Değildi. Masum değildi tamam mı? Hey sen! Sallama kafanı, bir şey diyoruz şurada.
Her neyse...


Şu an kardeşimle oturmuş Beşiktaş maçını seyrediyoruz. Ve ben bir ofsayt pozisyonu olsun diye pusuya yatmış bekliyorum. Kitaptaki sahneyi yaşamam mümkün değil ama hakem Rus, hani, bir ümit. Sea gibi “Ofsayttı.” diyerek diretmeye kalksam kardeşim Rob gibi “hayatım...” ile başlayan cümle kurmaz, biliyorum. Anca kafama yastık fırlatır benimki. O yüzden susuyor, maçta kalan gözlerimi çekiyor ve yorumuma dönüyorum.İşin özü, Eda Tuzcalı için şu söylenebilir. Gün geçtikçe kendini geliştiren, ileriye dönük başarılı bir yazar olma yolunda emin adımlar atan biri. Bu güzel. Okur için de, yazarlar dünyası içinde. Bence okunması gereken bir yazar, okuyup kendiniz görün derken... “Yapma be Dembabaaaa, hadi be!” diye vuruşu kaçıran oyuncuya sövme eylemine katılıyorum...




Böylece etkinlikteki kendi görevim sona ermiş bulunmakta. Emeği geçen herkese teşekkür ederekten kitabı şiddetle tavsiye ediyorum!
Yeni etkinliklerde ya da yorumlarda alıntılarda buluşmak üzere ;)








0 comments:

Yorum Gönder